Duygularınızı Neden Daha Sık İfade Etmelisiniz?
Her konuda rahatça konuşabiliyoruz ama iş duygularımıza geldiğinde, özellikle de acılarımıza; çoğumuz duyguları kendine saklamayı tercih ediyor. Hatta bazen bu duygularımızı kendimize bile itiraf edemeyip bastırmaya, hiç yokmuş gibi davranmaya çalışıyoruz. Fakat duygularımızı ifade etmemek ve onlarla yüzleşmemek; zamanla kendimize yabancılaşmamıza ve kendi yaşamımız bize ait değilmiş gibi hissetmemize yol açabilir. Sigmund Freud, Carl Jung gibi pek çok ünlü psikolog, bütün psikolojik sorunların temelinin bastırılan duygulara dayandığını söylemiştir. Bastırdığımız duyguların açığa çıkmasından duyduğumuz kaygı bize anksiyete ya da stres olarak geri dönüş yapabilir; ya da duyguları çok fazla içimize atmak psikosomatik ağrılara (tıbbi bir sorun olmamasına rağmen vücudun çeşitli yerlerinde yaşanan ağrılara) yol açabilir. Duygularla doğru bir şekilde yüzleşmeyip bu fiziksel ve ruhsal hastalıklara yakalanınca da, terapistlere bir çuval para bayılmak ve ilaçlara gömülmek zorunda kalıyoruz. En iyisi duygularımızı daha sık ifade ederek bütün bu sorunların önüne geçmek…
Psikolog Aaron Karmin, duyguları ifade etmenin bize sağladığı fayda hakkında şunları söylüyor:
- Bilsek de bilmesek de enerjimizin büyük bir bölümünü, duygularımızı bilinç seviyemizin altına itmek için kullanıyoruz. Fakat yorgun ya da aç olduğumuzda enerjimiz azalıyor; sabır gösterecek, tahammül edecek ve duygularımızı daha fazla bastıracak enerjimiz kalmıyor. Eğer duygularımızı ifade edersek, bu enerjiyi harcamamıza gerek kalmaz ve onları gömmek için harcadığımız enerjiyi daha üretken amaçlar için kullanabiliriz.
- Duygularımızı bastırıp gizlediğimizde; içsel baskılardan kurtulup rahatlamak isteyen bölümümüz ile; sözde “zayıflıklarımızın” aşağılayıcı baskısından korunmaya çalışan bölümümüz arasında bir çatışma oluşur. Çatışmanın bitmesi için bu bölümlerden biri gitmek zorundadır. Ama duygularımız hakkında konuştuğumuzda, bu çatışmaya gerek kalmaz, kendimizle kavgamız biter.
- Bazen, duygularımızı ifade edersek ortaya çıkacak potansiyel yıkıcı sonuçlardan korktuğumuz için de onları gizleyebiliriz. Sadece olumlu duyguların serbest kalmasına izin vererek varlığımızın olumsuz yönlerine duvar ördüğümüzü düşünürüz. Fakat sistem bu bu şekilde çalışmaz. Ördüğümüz duvar seçici değildir. Yani kötü duygular kadar iyi duyguları da engeller ve bir süre sonra “umursamaz” ya da duygusuz hissetmeye başlarız. Bizi insan yapan, hayatlarımızı yaşamaya değer yapan nitelikler gözden kaybolmaya başlar. Fakat duygularımızı ifade ettiğimizde, bu duvarda bir boşluk oluşur, içeri ışık ve hava girer. Zaman geçtikçe de bu duvar parçalanmaya başlar.
Kaynak: link
Şunlara da bir göz atın:
Sosyal Kaygı Bu Pratik Yolla Çözülebilir