Acımasız İç Sesinizle Baş Etme Yöntemleri
İçinizde, size acımasız şeyler söyleyen bir ses olması son derece yaygın bir durumdur:
“Bu işi asla alamazsın.
Akıllı, havalı ya da yaratıcı değilsin.
Bu kavga senin hatandı.
Başarılı insanlarla dolu o partiye uygun değilsin.
Bu projeyi asla bitiremeyeceksin.
O hedefe asla ulaşamazsın.
Bu makaleyle iyi bir not alamazsın.
Kimsenin umurunda değilsin.
Berbat bir annesin…”
Ve maalesef pek çok kişi bu zalimce sözlerin doğruluğuna inanıyor. Terapiste gittiklerinde kendilerine çok katı davrandıklarını fark ediyorlar ama kendilerine neden böyle yüksek standartlar belirlediklerinin ya da bu yüksek standartların kaynağının ne olduğunun genelde farkında olmuyorlar.
İçsel eleştiriler, birincil bakım verenlerle (genellikle anne ile) olan ilk deneyimlerimize göre şekillenir. Yani küçüklüğümüzde bize bakan kişinin, bizi dünyayla ilişkilendirişini ve algılayışını içselleştiririz. Bakım veren kişinin sesi ve algısı zamanla bizim sesimiz haline gelir; kendimizle de bu şekilde ilişki kurarız. Başkalarının bizi nasıl gördüğü dışında bir benlik duygusu geliştirmemiz zor olduğu için, bize ilk bakım verenler hayatlarımızda çok güçlü bir rol oynar.
Bakım verenlerin sadece bize yaklaşımını değil; aynı zamanda kendileriyle ilgili duygu ve eleştirilerini de içselleştiririz; onların kendilerine oluşturduğu standartlara uymaya çalışırız.
Sadece bu kadar değil, toplumsal mesajlar da üzerimizde önemli bir etki yapar. Belki ırk, din, cinsel yönelim veya bedenimizle ilgili zalim mesajlar alıyoruzdur ve bu mesajlar iç eleştirilerimizin dozunu arttırabilir.
İç eleştirilerimiz genellikle yeterince iyi olmadığımız duygusunu taşır. İçimizdeki ses sürekli, neden yeterince iyi olmadığımızla ilgili kanıtlar arar. Fakat iyi haber, iç sesimiz ne kadar acımasız, korkunç ve ısrarcı olursa olsun, onu azaltmak mümkündür. Yani kendimizle olan ilişkimizi değiştirebiliriz. Aşağıdaki stratejileri deneyerek bunun için iyi bir başlangıç yapabilirsiniz.
İç eleştirilerinizi daha iyi anlayın: Terapist Darcy Lawton değişimin, ancak olumsuz iç konuşmayı neyin tetiklediğini anlamakla başlayacağını söylüyor ve aşağıdakileri içeren bir tablo yapmayı öneriyor.
*İç eleştirilerinizin ne zaman ve nerede etkinleştiği
*Ortaya çıkan duygular
*Ortaya çıkan düşünceler
*İç sesinizin sözlerini destekleyen veya reddeden kanıtlar
İç sesinizin öne sürdüğü şeylere destekleyici ya da reddedici kanıtlar ararken, kendinize karşı dürüst olmanız kritik bir önem taşır. Örneğin mesela, kimsenin sizi umursamadığı gerçekten doğru mu? Bunun cevabını dürüst bir şekilde düşündüğünüzde aslında öyle olmadığını fark edebilirsiniz.
Şimdiki ana odaklı bir dil kullanın: İç sesimiz “olmalıydı, yapmalıydım” gibi ifadeleri kullanma eğilimindedir. Ayrıca “her zaman, asla, hiçbir zaman, kesinlikle” gibi aşırı kelimeleri de sıklıkla kullanır. Bunun yerine, şu ana odaklı bir dil kullanmak daha iyi olur: “Böyle hissediyorum, bunu tecrübe ediyorum, umarım”, böylelikle iç sesinizi daha destekleyici bir alana sürüklemiş olursunuz.
Genç halinize odaklanın: Kendinizle nasıl konuştuğunuzu değiştirirken, kendinizle olan ilişkinizi değiştirmeniz de son derecede önemlidir. İşte bu yüzden kendinize şefkat göstermeyi hayatınıza dahil etmeniz iyi olacaktır. Örneğin, genç halinizin yaşamda kritik bir noktadan geçtiğini hayal edin ve o gence ya da çocuğa, ihtiyaç duyduğu şeyleri söylemeye çalışın. O gencin ya da çocuğun ihtiyaç duyduğu şey, genellikle sizin de ihtiyacınız olan şeydir: yani şefkat, güven ve sevgi.
İç sesinizle empati yapın: Genelde öyle görünmese de, iç sesiniz sizi potansiyel başarısızlıklardan, reddedilmelerden ve zararlardan korumaya çalışıyor. Yani aslında niyeti iyi. Ama elbette, yaklaşımı korkunç, çünkü yeterince iyi olmamaktan korkuyor ve gücünü korkudan alıyor. Aslında yeterince iyi olmamak, sevgi ve merhametle en iyi şekilde üstesinden gelinebilecek bir durumdur.
İç sesinizin size yardımcı olmaya çalıştığını düşünün. Örneğin, “İç sesim bana bu kadar katı davranıyorsa ve bu kadar korkuyorsa, bu terfi ya da bu arkadaşlık benim için çok önemli demek ki, peki o zaman bunu başarmak için neler yapabilirim?” gibi bir yaklaşımda bulunabilirsiniz.
Kendinize iyi bakın: Kendinize bakmanız, size şefkati, olumlu deneyimleri ve keyifli aktiviteleri hak ettiğinizi hatırlatır. Öz bakım kişiseldir, ancak şunları içerebilir: sıcak bir fincan çayı yudumlarken düşüncelerinize ve duygularınıza odaklanmak, yoga dersi almak, öğle yemeği için bir arkadaşınızla buluşmaya vakit ayırmak, pazar gününü iyi bir kitapla kanepede geçirmek…
Olumluyu kabul edin: Olumlu geri dönüşleri veya iyi giden küçük anları not edin. Çünkü bunlar da gerçeğin bir parçasıdır. Mesela belki düşünceli bir arkadaş, iyi bir yazar ya da çalışkan bir insansınız diyelim, bunları not etmeniz iyi olur. Tabii her zaman, gelişmek için de bir alan bırakın, sonuçta herkes her an gelişiyor öyle değil mi?
Olumlu şeyleri not etmek kendimiz hakkında, acımasız iç sesimizin bize söylediklerinden daha farklı şeylerle karşılaşmamızı sağlar. Böylelikle acımasız sesimizin, üzerimizde tek söz sahibi otorite olmasına izin vermemiş oluruz.
İçsel eleştirilerimizi tamamen ortadan kaldıramasak da, onunla farklı bir ilişki kurmayı başarabiliriz. Tek bir duyarlı hareket bile bazı şeyleri değiştirir; içimizdeki çocukla empati kurmak, yaptığımız bir hata için kendimizi bağışlamak ve yalnız olmadığımızı hatırlamak yola çıkmak için iyi bir başlangıçtır.
Kaynak: link
Şunlara da bir göz atın:
Olumsuz Düşüncelerden Kurtulma Yolları
En Sık Kullanılan 10 Olumsuz Düşünce Kalıbı